Mad Woman Power

22.01.2020   Göksu TUMAÇ
Mad Woman Power

Merhaba, Blogun değişti. Neden Yolculuk Senin? çünkü bu aralar blogumun kimliğini biraz daha kadın olma halleri, kendini bulma arama üzerine taşımak istedim, bu benim uzun zamandır demlendirdiğim bir fikirdi.  Hazır yeni yıl da gelmişken, tam zamanı dedim  Ne de olsa yeni yıl, gaza gelmelerin, baştan başlamaların zamanı. Yeni yıllar ve doğum günleri, özellikle otuz yaş bana bayağı vurmuştu, ne yapıyorum, bulunduğum yerde mutlu muyum? Konsept herkese göre değişir ama beni ilişkilerden vurmuştu ve bu benim kadın olmakla ilgili algımı baştan yapılandırdı.  Bu ilişki benim için uygun mu? Değildi. Bugün benim için uygun olmayan birinin başka birisinin rüyası olabileceğini kabul ederek söyleyebilirim bunu. Aynısı benim için de geçerli. O arayış bana, ilişkilere dair bir sürü kitap okutmuştu. Ne kadar inanılmaz önemli bir meseleyse, ben bu evliliği sürdürememeye bir iş başarısızlığı gibi bakmış, epey mesai harcamıştım. Hayatımda yedi buçuk sene olan birini kaybetmek üzmemiş mesela, yaptığım bir anlaşma başarısız olmuş gibi üzülmüşüm yeni yeni fark ediyorum.

Tüm süreçten bahsetmeye karar verdim. Çünkü insan bazı acılardan vazife çıkarmak istiyor. Oldukça egosantrik bir mesele ama diyorsun ki; ‘Ulan bundan insanlığa fayda olacak bir şey bulmalıyım, tüm bunlar rastlantısal olarak başıma gelmiş olamaz, yüce Tanrı  beni buradan sınayarak, aldığım dersi tüm kadınlarla paylaşmamı istedi.’ HADİ YAA! İşte bu mesih kompleksiyle yazıyorum a dostlar. Ama size kötü bir haberim var. Kainatta bir zerre olarak o kadar önemli değiliz. Değerliyiz ama hayat hepimizden büyük.

Ayrılığın standart dört evresini sağlıklı yaşadığımı düşünüyorum. Herkese çemkirdim, ağladım, çirkinleştim. Makul yas süresini de geçirdim, artık olayla aramda gerekli mesafe var ve tecrübemi paylaşabilirim. Öncelikle çekim yasasına inanırsınız inanmazsınız, etrafım tek tek boşanmış kadınlarla dolmaya başlamıştı, en iyi arkadaşlarım bir bir boşanmış kadınlar oluyor ya da arkadaşlarım ayrılıyordu. Kainat beni yeni duruma hazırlıyordu. Hepsine binlerce teşekkürler ve dipnot çekirdek kadronuza sahip çıkmak çok önemli.  Gelelim evrelere;

1.Evre: İNKAR* Tamam bazı problemlerimiz oldu. Ama bence abartıyorum, aslında geri dönülmez bir noktada değiliz. Neleri Hallettik, hem başkalarının hatası bizimle alakalı değil, parmağını oynatsa düzeliriz (senin hayatından gitmeliyse parmağını oynatmaz) ve zaman geçer, bu arada süre uzarken beklenti yükselir; gün birde bir buket çiçek sonrası her şeyin normale dönmesine razıyken, birinci ay sonunda açık havuza jet indirse, adamda karısına ne hastaymış deseler filan ancak onurun bir kendine gelecektir. Ama daha azına da açık olmak gerekirse fitsindir. Her şey, hiçbir şeyin olmadığı günlere dönsün istersin, dönmez.

2.Evre: ÖFKE* Hayatımın yedi buçuk senesini ona verdim. Bunu hak etmedim. Buna yol açan herkes yok olmalı. Hepsi giyotine vurulmalı, asılmalı. Ne olursa olsun yanında oldum, bunun için mi? Salağım ben. Yanlış seçim yaptım, hayatımı harcadım resmen, ne için. Bak arkadaşlarının çocukları var. Al bak, aferin sana gerizekalı. Ne yapsam, nasıl zarar versem?

3.Evre: KABULLENİŞ* Aklından geçenlere dur de çünkü sen o değilsin fıtratın bu. Ona zarar vereceğim diye, kırılabilecek insanlara bir baksana. Değmez. Kimsenin suçu değil, sen yanlış bir seçim yaptın, kız kendine ama sonuç alamayacaksın olan oldu.

4.Evre: FARK EDİŞ* Tamam nerede kalmıştık. Bu kadar sene boyunca, kendime hiç mi vakit ayırmamışım? Neleri seviyormuşum? Arkadaşlarım vardı benim, neredeler? Ne kadardır onlara vakit ayırmıyor muşum? Biz biri birimize göre değilmişiz, ne gereksiz yere zorlamışız.

Çevrenizde, bu süreci yaşayanlara bakın, tüm bu evreleri sırasıyla yaşayanların çok daha sağlıklı ve sindirmiş şekilde hayatlarına devam edebildiklerini göreceksiniz. Cool bir şekilde, dünyasında yaprak kımıldamamış gibi yapanlar, kalıcı olarak süreci sonlandıramayabiliyorlar, üstü kabuk bağlamış iltihaplı yaralar gibi ama irini akıtanlar, tentürdiyotu basanlar ve ardından her gün pansumanı değiştirenler bir kere uğraşıp yoluna devam edebiliyor.

Ne kadar modern yetiştirilirsen yetiştiril. Bu ülkede kadın olarak annelik sıfatına, eşliğe o kadar yüksek bir değer atfediliyor ki, o kavram senden büyük ve kaybedilmemesi gereken bir statüye dönüşebiliyor. Neyi bile kaybettiğini görmeyeceğin bir halde buluveriyorsun kendini. Ama ondan vazgeçince, her şeyden vazgeçebilecek bir güç geliyor insana, ‘Deli Kadın Gücü’. Tüm ilişkilerden sıyrılabilecek, serbest kaldığında bazen abartabilecek  Dikkat çünkü bazen insan bu kadarına gerek var mıydı da diyebiliyor  insan yer yer, sakin 

Ancak ne olursa olsun; o güce, sizi siz yapan şeye, sahip çıkarsanız. En sevdiğiniz filmlere, hobilerinize, hayattan keyif aldığınız her şeyde ısrar etme, istemediklerinize hayır deme gücünüze, o hep yanınızda ve dostunuz olur, delirmeden :). Kendinizden vazgeçmek, bu coğrafyada doğmuş bir kadın için işten bile değil farkındayım; o zaman başka bir tarafından anlatayım, annenizin sevdiği, dostlarınızın eğlendiği, iş yaptığınız insanların güvendiği size, hayatınızdaki adamın sevdiği kadına sahip çıkmanıza sebep olan güç bu. O gittiğinde kimse için sevilecek biri kalmaz, ama en önemlisi sizin tarafınızdan sevilecek biri kalmaması, işte o yıkıcı olur.

Bu haftalık bu kadar, size okurken, iyi gelebilecek bir video  bırakayım, şarkı da keyifli animasyon da https://www.youtube.com/watch?v=bH90mNm5UXE&t=40s Haftaya bekar bir kadın olmakla alakalı yazacağım. Hepinizi öperim :*